KADIN OLMAK...
Türkiye’de bir süredir
kadın cinayetlerinde, tacizde, tecavüzde yani kadın istismarında büyük bir
artış var. Hergün gazetelerde bu tür haberler okuyoruz; televizyonda eşini ya
da kız arkadaşını sokak ortasında döven, tekmeleyen adamlar görüyoruz. Her birinde
canımız acıyor, yazıklar olsun diyoruz ama en son olay.... Özgecan Aslan... 20
yaşında pırıl pırıl bir üniversite öğrencisi. Tek suçu bir toplu taşıma aracına
binmek... Daha sonra olanlar ise insanlık dışı, tarifi mümkün olmayan şeyler...
Buna hangi yürek dayanır? Ailesini ne teselli eder? O canilere ne ceza
verilirse verilsin Özgecan’ı geri getirir mi? Kadın olmak hele de Türkiye’de
kadın olarak var olmak gerçekten çok zor... Hangimiz hava karardığında adımlarımızı
sıklaştırarak biran önce evimize varmayı istemedik? Hangimize laf atılmadı? Toplu
taşıma aracında tek bayan kaldığımızda hangimiz tedirgin olmadık? Hangimizi
fütursuzca gözlerini dikerek süzmediler? Erkekler kendinde bu hakkı görürken
bizler neden suçlu gibi başımızı önümüze eğdik hep? Peki nedir aramızdaki fark?
Aramızdaki fark insanı insan olarak görememektir. İnsanları kadın-erkek,
etken-edilgen, aktif-pasif olarak kategorize etmektir ve daha da kötüsü bu
zihniyette çocuklar yetiştirmektir. Eğitimle öğrenim bizde hep karıştırılır. Eğitimli
insan deyince diploması gelir akla hep; halbuki bu çok yanlıştır. Diplomalar
bize öğrenim sonucunda verilir ve aslında eğitimli insan olmakla çok da alakası
yoktur. Eğitim daima ailede başlar ve iyi bir insan olmanın temelleri daha küçücük
bir çocukken atılır. Elbette kişisel gelişim bir ömür boyu sürer ve öğrenim
sürecinde de birşeyler katarız kendimize, ama aileden alınmış olan bir temel varsa...Eğitimli
insan -eğer akıl sağlığı yerindeyse- ahlaklı,
medeni, doğaya ve insana saygılı, iyi niyetli, dürüst, temiz kalpli ve yardımsever
olur. Yani eskilerin deyimiyle düzgün insan... Allah hepimizin karşısına düzgün
insanlar çıkarsın...