Sevdaluk eyi şeydur...
Karadeniz bir
nefes...Ciğerlerinizi oksijenle, bedeninizi dinginlikle ve kalbinizi huzurla dolduran
bir nefes... Hep söylerlerdi, hep bilirdim güzelliğini ama görmek bu zamana
kısmetmiş. Yeşilin binbir tonu arasında her yerden akan dereleri, taş köprüleri,
köpük köpük şelaleleri ,dumanlı dağları ve kendine has evleri ile çok natürel ve aynı zamanda çok da özel... Yollarındaki taşların arasından bile yeşillikler
fışkırıyor ve hemen her daim inceden yağan yağmur insanda tazeleyici bir etki
bırakıyor... Mis gibi kokan kırlarında yabani çiçekleri rengarenk...Mesela
gelincik var ama bildiğimiz gibi kırmızı değil, güneş rengi... Bunca yeşilliğin
içinde mutlu oldukları her hallerinden belli olan inekleri, oraya buraya
koşuşturan tavukları, pırıl pırıl sularda yüzen ördekleri var. Kısacık
tatilimde tilki de gördüm, atmaca da...Bu kadar doğal bir hayatı görmek ve
paylaşmak inanılmaz keyifli... Ama işin bir de gerçeği var; burada yaşam kolay
değil, yöre halkı sürekli doğayla mücadele halinde...Çay, fındık, mısır iyi ama
onun dışında ne tarım ne de hayvancılık yapılabiliyor. Bir yerde çay içerken
köylülerle sohbet ediyorum ve köyün gençlerinin büyük şehirlere gittiğini ve
kendilerinin burada konaklayan son kuşak olduklarını öğreniyorum... Her yörenin
kendine ait güzellikleri olduğu gibi problemleri de var malesef... Kısa ama benim
için çok değerli zamanlar geçirerek ve bir daha ki gelişimi sonbahara denk
getirmeyi planlayarak turumu tamamlıyorum. Ha bu arada sevdaluk eyi şeydur:-)
Not: Fotoğrafları da ilk
fırsatta yükleyeceğim, söz...