3 Nisan 2017 Pazartesi


DEDE TOPRAKLARI

Dedem daha 20'li yaşlarda iken, doğup büyüdüğü topraklardan, yani Bulgaristan'dan ana vatanım dediği Türkiye'ye çok maceralı bir şekilde göçmüş,Tekirdağ'a yerleşmiş ve düzenini kurduktan sonra anneannem ile 2 çocuğunu da yanına getirtmiş. Bulgaristan'da çiftlik-çubuk sahibi bir ailenin oğluyken,  kendi deyimiyle "sırf arkasında Bulgar soluğu hissetmekten bıktığı için" bir bilinmeze doğru yola çıkan ve hiç bilmediği ama nihayet kendini güvende hissettiği bu topraklarda, kardeşiyle birlikte yeni bir hayat kuran rahmetli dedemin hikayesi inanın bana roman olur. Daha o yıllarda annem doğmamış, ama 2 teyzem bu maceraya çocuk gözleri ile bizzat şahit olmuşlar.

Bunca yer gezip görmeme rağmen, dede topraklarına ilk kez 2016 Kasım'ında gidebildim. Özellikle annem çok istiyordu annesinin, babasının ve de ablalarının doğduğu ülkeye ayak basabilmeyi... Elbette çok uzun yıllar önce aile büyüklerimizin yaşamış olduğu yerlere gidemedik, ama Sofya ve Plovdiv'i görerek en azından bu topraklar hakkında bir fikir edinebilme imkanı bulmuş olduk.

Her şeyden önce belirtmeliyim ki Bulgaristan bende ilk izlenim olarak, daha önce Makedonya 'da, özellikle de Üsküp'te hissetmiş olduğum hüzün duygusunu yeniden canlandırdı. Bu ülkede yaşayanların, özellikle de Türk kökenli insanlarımızın çok ta kolay bir hayat sürmedikleri hissine kapıldım maalesef... Bunun dışında ülkede Rus etkilerinin hala sürdüğü ve Avrupa Birliği'ne adaptasyonda bazı eksikliklerin olduğu aşikardı. Ülkede bir bütünlükten daha çok, hayatta kalma mücadelesi ve koşuşturması içindeki insanlar aklımda kaldı. Sevdim diyemem, ama içimde bir burukluk bıraktığı kesin... İşte bu geziye ait bazı kareler...